Header Ads

ad

İlkçağ Uygarlıkları,Antik Yunan Ve Roma'da Lir Çalgısı





Kültürel ve toplumsal bir organizma olan, iki milyon yıllık geçmişi olduğu kabul edilen insanoğlu varolduğu çağlardan itibaren algıladığı varlıkları, sesleri değerlendirmiş ve bir anlatım biçimine dönüştürmüştür. Zaman içerisinde gelişip kendi kendini üretmeye başlayan bu anlatım biçimi görsel sanat ve müzik olarak karşımıza çıkmaktadır. Şüphesiz ki müzik tarihi de sanat tarihi kadar kültür tarihinin yaratıcı parçalarından biridir.



“Sanat tarihinde ve müzik tarihinde üslupları belirleyen temel yaklaşım olarak 3 ölçüt vardır: Kişisel üslup, ulusal üslup ve çağ üslubu. Bu üç temel ölçüt, kuşkusuz ki bir yapıtın her yönünü açıklamaz. Fakat üslupların, aslında bir dönemin, bir ulusun ve bir sanatçı kimliğinin ifadesi olduğunu açıklamaya yeter.”
Sanatı ve müziği incelemek, bu noktada bir senteze ulaşmak için insanoğlunun kültürel evrimini sosyolojik açıdan incelemek, sanatsal ve müzikal yaklaşımlarını değerlendirmek gerekir. Bu evrime şöyle bir göz atalım:


Paleolitik Çağ: (M.Ö 10 bin yılına kadar)


Buzullar çağıdır. Barınma mağara ve kayaaltı sığınaklarında gerçekleşir. Komünal-göçebe toplum yapısı mevcuttur, yonga-dilgi alet teknolojisi ile avcılık ve toplayıcılık vardır. Mağaralarda avı etkilemek amacı ile dinsel ve büyüsel resimler bulunur.


Bu çağa ilişkin elimizdeki en önemli bulgular: Orta Magdelen çağına ilişkin olduğu kabul edilen, Fransa Trois-Freres Ariege’de saptanan karikatürize mağara resimleridir.


Bu çağda ilkel nitelikle oklar yapılmaya başlanmış, ok yayındaki gerilmiş telinde aynı zamanda ilk çalgı aleti olduğu düşünülmüş, fakat ileri de göreceğiz ki bu sav ortaya çıkan diğer bulgularla çürütülmüştür.


Neolitik Çağ: (M.Ö.8000-M.Ö.650)


Ilıman iklim ile birlikte zenginleşen bir bitki örtüsü var. Teknoloji ve bilimde yazı, hesap, takvim bilgisi ve tekerlekli araçlar karşımıza çıkmaktadır. Kentleşme, iş bölümü ve sınıflaşma, Yahudilik, metafizik ve ana–baba doğa düşüncesi bu dönemde ortaya çıkar.


Paleolitik çağ ve Neolitik çağ arasındaki en önemli ayırt edici unsur tarım devrimi olmuştur. Aynı zamanda bu insanoğlunun kültürel evrimi sayılabilir. Tarım devrimi ilkçağın yüksek kültürlerini yeşertmiştir. Mezopotamya’nın verimli ovaları Mısır’ın Nil vadisinde uzanan kültürler, Mısır, Hint, Çin, Hitit, Etrüsk, Fenike, İbrani ve Antik Yunan uygarlıklarını yükseltmiştir. Bu dönemde sanat estetik için yapılmaya başlanmıştır.


Biz sanat tarihçilerin yardımcı bilim dalları ile yorumlayabileceğimiz bulgular; çalgı bulguları, resim ve harf yazıları, müzik hakkında yazılan belgelerdir. Seslendirmeye ait bulgular ancak 1877 yılında Edison’un fonografiyi icat etmesi ile başlamıştır.

İlkellerin dünyasında çalgılar zaman içerisinde oldukça çeşitlenmiştir. Ellerine geçen her türlü gereci ses çıkaran bir araca dönüştürmüşlerdir. Kemikler (düdük olarak kullanılmış), kamışlar, ceviz kabukları, kabaklar, midye kabukları, ağaç gövdeleri ritim çalgısı olarak kullanılmıştır.



İlkel dönemde  estetik amaç güdülmeden evvel “büyü” amacı ile sesler çıkartılmış yani müzik yapılmıştır. Büyüden kastımız kabile başkanları tarafından yönetilen kutlamalar ve şenliklerdir. Örneğin; kanoların suya inmesi, ölüm ve doğum gibi..(ninni hariç)

Panflüt ve ksilofon ilkel kabilelerde gördüğümüz ve günümüze en yakın çalgılardandır.
Fakat ilkel kabilelerde telli çalgılara hiç rastlanmamıştır. Tarihte ilk telli çalgılar Mısır ve Mezopotamya topraklarında kullanılmıştır. Tarih öncesi çağlarda telli çalgı yoktur. Bu nedenle Mısır ve Mezopotamya topraklarını telli çalgıların anavatanı kabul edip üzerinde çokça duracağız. Aynı zamanda başta bahsettiğimiz ok yayındaki gerilmiş telin de çalgı olarak kabul edilmediğini görmüş oluyoruz.

Çünkü ilkel insan, salt ezgisel yönü olan bu çalgıları, geliştirmekte bir neden bulamamıştır. Ona göre ezgisel anlatım, şarkıcının alanına girer; bu yüzden çalgılarını bu alana sokmayı aklına getirmez. İnsan sesi çalgılardan eskiye uzanır. En ilkel aşamalarda şarkı vardır, ama çalgı yoktur. Buna bağlı olarak ezginin doğusu üzerine teorileri de müzik şarkı söylemekle başladı olarak değerlendirebiliriz.

Böylece M.Ö.4000 yıl öncesi Mezopotamya’da başlayan ve gelişen ilkçağın yüksek kültürlerine kadar olan insanlık tarihini sosyokültürel ve müzik tarihi açısından kısaca özetlemiş oluyoruz. Bu bağlamda, ilkel müziği ileri uygarlıklardan ayıran en önemli ayırt edici unsur, yüksek notalara ulaşmayan kendini sürekli tekrar eden bir müzik ve törelere bağlılıktır.

Lir(Lyra), Arp ailesinden olan antik bir çalgıdır. Her ne kadar kythara ile karıştırılsa da, gerek daha küçük, gerekse ayaksız oluşu ile ondan ayrılır. Tel sayısı başlangıçta Yunan makamlarının dört sesli tetrakordlardan oluşması nedeniyle 3-4 iken, zamanla 7 yada nadir olarak 8 telli olarak yapılmışlardır. Bu da bize makam bilgisinin arttığını ve geliştiğini gösterir.

Şekil açısından iki farklı Lir vardır:

Chelys (Kaplumbağa formu); kaplumbağa kabuğu formunda bir yankı gövdesi ve keçiboynuzundan yapılmış kolları vardır.

Barbitos(Barbiton); uzun, yukarıda birbirine doğru yaklaşan kolları olan forma sahiptir.

Antik telli çalgılarda Lir ve Kythara'nın birçok değişik formu Arp modelinde geliştirilmiş olduğundan, her iki enstrüman da Arp'ın erken dönem formu olarak adlandırılabilir.


MEZOPOTAMYA (M.Ö.3500-500)



Bu bölgede Sümer, Akat, Babil, Asur, Hitit, Kalde, Elam ve Pers uygarlıkları yerleşmiştir. Tapınaklarda yapılan dinsel törenlerdeki yakarılar şiirsel bir anlatım sergilemektedir ve zamanla bu şiirsel anlatım dini müziğe dönüşmüştür.


Bilinen Sümer çalgıları:

Yan ve düz çalınan flüt “tiğ” yada “tiggi”.

Küçük davul “balag”

Timpaninin (Tympanon) ilkeli olan İkili davul “lilis”

Tef “adapa” adları ile bilinmektedir.

“Arp yakın doğuda bulunuş arkeolojik belgelerde betimlenen telli çalgıların en eski örneğidir.Şu ana kadar bulunabilen en erken betimsel kalıntısı, M.Ö. dört bininci yılların sonlarına tarihlenen ve Kudüs’ün 100km kuzeyindeki Jezreek Vadisinde yer alan Megiddo şehrinde bir kaldırım taşı üzerinde yer alan kazıma tekniği ile yapılmış çizimdir.”

Ur kentindeki kral mezarlarında ki kazılardan elde edilen bilgilere göre çalgılara “zammeru” vokale ise “nam” denmekteydi. Kazılarda biçim olarak arp’a benzeyen iki tür lir ortaya çıkmış ve bunlara genel olarak “algar” denmiştir. İlkel lirin kalın sesine “saggal” ince sesine “zaggal” adı verdikleri de bilinmektedir.

Yine Ur kenti kazılarında bulunan Sümerlilerin kullandığı bilinen lir oldukça büyük ve boğa formunda bir çalgıydı. Böyle olmasının sebebi verimliliği temsil ettiğindendir. Geç Sümer ve Babil uygarlıklarında “lut” kullanılmıştır. Lut; Arapça “el-ud” dan gelmekte ve lir çalgısından türeyen çalgı formlarındandır.



Tarihte uzun bir zaman dilimi içerisinde egemen olan Asur Uygarlığı’nda kol üzerinde tutulan ilkel arp örneğine rastlanmıştır keza ona çek benzeyen arp Sümerlilerde kavisli arp olarak karşımıza çıkmaktadır.


“Kaldeliler döneminde bir askeri çalgı topluluğunun bulunduğunu bu olaydan 400 yıl sonra Daniel’in kitabından öğreniyoruz bu çalgı topluluğunda üflemeli ve telli çalgılar mevcuttu. Lir yada kucakta çalınan arp çeşidine “kastrop” deniyordu. Aynı kaynağa göre kalın sesli Arp’a “sebbeka” ince seslisine “psantrin” denmiştir. "


Günümüz Filistin toprakları üzerinde Fenike ve İbrani uygarlıkları bilinçli ilk çalgı topluluğunu bir araya getirmişlerdir. Böylece telli, üflemeli ve vurmalı çalgılardan oluşan ilk müzik topluluğu ile karşılaşıyoruz.

Yahudi müziğine baktığımızda Martin Luther’in çevirilerinden arpın Kral Davud’un çalgısı ve simgesi haline geldiğini görüyoruz aynı zamanda ilk defa arpın tel sayısı veriliyor İbranilerde arpın 5-9 telli olduğu bilinmektedir.

MISIR(M.Ö.3000-500)


Nil ülkesi yeryüzünün en eski yerleşim bölgesidir. Tarlalara zarar veren hayvanların uzaklaşması için ”çalpara” adında vurmalı ve sallamalı çalgılar yapılmıştır bu çalgı daha sonralarda doğaya şükran danslarının eşlikçisi haline gelmiştir.

Bu dönemde telli çalgıların başında büyük yayı olan ve yere oturtularak çalınan arp geliyordu. Tel sayısı 6-8 idi. Sonraları çalgılar fazlalaştıkça ve her biri bir eşlik çalgısına dönüştükçe boyutlar küçülmeye tel sayısı artmaya başladı. Artık omuza alınarak çalınabilecek düzeye gelmişti.

Yeni krallık döneminde M.Ö.1550-1070 arp gelişmiş tel sayısı 8-16 olmuştur. El arpı denebilecek çalgı bu dönem ürünüdür. 3. Ramses döneminde insan boyundan büyük arplara da rastlanmıştır.

Mısırlıların gözde çalgısı arptır fakat onlar arpa “ben” adını vermişlerdir. İlk arpın M.Ö. 2400 yıllarında yapıldığı ve ünlü Giza piramitlerinden önceye dayandığı biliniyor. Bu dönem aynı zaman oriental etkinin ortaya çıktığı ve eserlere yansıdığı bir dönemdir ve oriental etki uzun saplı lutun (ud) doğmasına da sebep olmuştur.

ANTİK YUNAN VE ROMA (M.Ö.850-M.S.300)

Çağımıza uzanan evrensel kültürün kökleri büyük ölçüde Antik Yunan döneminde atılmıştır. Özgür düşünce ortamında şekillenen bilimin sanata dönüşümünü ustalıkla görebileceğimiz bir dönemdir. İlk düşünürlerin birtakım bilgileri doğudan aldığını söylemek kaçınılmaz bir gerçektir. Ancak burada önemli olan bu bilgileri nasıl değerlendirmiş ve geliştirmiş olmalarıdır. 
Ünlü Yunan filozofu Thales engin matematik bilgisi sayesinde ses fiziğinin gelişimini sağlanmış ve sesin titreşimlerden doğduğunu ortaya çıkarmıştır. Bu matematik bilgisi müzik aletlerinin yapımında büyük önem taşımaktadır.

Yunan müzik tarihine ilişkin en önemli bulgulardan biri M.Ö. 596 yılından kalma bir vazonun üzerindeki gerçekçi resimlerdir.

“Ege denizi adalarından Sakız ve Sisam’da M.Ö. 2500 yılı dolayına ilişkin idol figürleri kapsamında mermerden yontulma arp ve çifte aulos çalgıcıları bulunmuştur.”
“M.Ö. 1500’lü yıllardan kalma olduğu bilinen bir başka bulgu ise Girit adasından çıkarılan çifte aulos ve lut benzeri çalgılardır.”

Yunan müziği tarih boyunca batı müziğini temellendirmiştir. Hristiyan müziği(kilise müziği) yunan makamlarına öykünmüştür. Bugünün nazariyat bilgisinin temelini atan Yunanlılar elbette müzik yazılarında gelişme kaydetmiş ve vokal müzik için ayrı çalgı müziği için ayrı müzik yazısı kullanmışlardır. 

Phorminx: En eski yunan telli çalgısıdır. Yarım ay biçimindeki gövdesinden iki kol uzanır. İlk dönemde 4-5 daha sonraları 7 tele çıkmıştır.

Beşik- kythara: Phorminx’in biraz daha gelişkeni kadınlardın ev çalgısıdır.

Kythara: Lirden daha karmaşık fakat daha kullanışlı ve çok ses veren bir alettir.

Barbiton: Lir ailesinden uzun boylu bir çalgıdır.

Arp: Mısır kökenlidir. Üçgen biçiminde ve portatiftir.

Şüphesiz ki Antik Yunan’ı anlatıp mitolojisine değinmeden olmazdı. Antik Yunan mitolojisinde karşımıza çıkan birçok müzisyen ve çoğunlukla lir ile gördüğümüz belli başlı tanrı ve tanrıçalardan bahsetmek gerekirse...

Musalar: Musalar Zeus ile Mnemosyne’nin dokuz kızıdır. Sözlü kültürün akılda kalma stratejileri arasında müziğin önemli bi yeri vardır ve Musaların bellek tanrıçası olan Mnmosyne’den doğmasıda onların güçlü belleklerini vurgular. Musalar eski resim ve heykellerde çoğunluklu el yazması ve müzik aletleri çalarken görülürler.

Apollon: Zeus ve Leto’nun oğlu Artemis’in kardeşidir. Lir ile en çok özdeşleşen tanrılardan biri olan Apollon’un lir ile ilgili Yunan mitolojisinde iki farklı tradisyon bulunmaktadır. Bunlardan biri Hermes ile sürüleri karşılığı takas ettiği lir,bir diğeri Zeus’un ona doğduğunda hediye ettiğidir. İki farklı tradisyonla da karşımıza çıksa da Apollon bir lir çalgıcısıdır.

Hermes: Maia ile Zeus’un oğludur. Lirin, kavalın, notaların, astronominin, ölçü ve birimin icadı bu tanrıya atfedilir. Kyle mağarasında bulduğu kaplumbağanın içini boşaltıp Apollon’dan çaldığı sürülerin bağırsaklarını kaplumbağa kabuğuna tel olarak takıp bu tellerden lir üretme öyküsü sıkça duyduğumuz öykülerindendir. Antik Yunanistan'da Lir'in tanrı Hermes'in bulduğu ve kardeşi tanrı Apollon'a hediye ettiğine inanılırdı. Lir, Hellenistik Dönem’ de ozanların ve düşünürlerin sembolüydü bu nedenle de sonradan Lirik düşüncenin çıkış kaynağı olmuştur.

Orpheus: Trakyalı bir kahraman olan Orpheus’a kithara ve lir müzisyenliği atfedilir. Bazı tradisyonlara göre kitharanın mucidi ve müzisyenliği Linos yada Apollon’dan öğrendiği kabul edilir. Bu rivayetten de müzisyenlikte usta-çırak ilişkisini görürüz. 

“Ölümü ile ilgili tradisyonlardan birinde cesedini Trakyalı kadınların parçalayarak nehire attığı daha sonra denize vurarak başının ve lirinin Lesbos’a bugünkü Midilli adasına ulaştığı ve lesbos halkının cenaze töreni düzenleyip mezar yaptıklarından sonra mezardan gelen lir sesleri olduğu yazar.Bu nedenledir ki Lesbos adası lirik şiirin öz yurdu kabul edilir.Bir diğer tradisyona göre ;ölümünden sonra lirinin gökyüzüne çıktığı kabul edilir.Böylece müziğe ve lire ruhani bir değer biçilmiş olur.” 

Pan ve müzik: Hermes ve Penelope’den olma tanrıdır. Bugün ki panflüt sözcüğünün kökeni olan tanrıdır.

Linos ve müzik: Herakles’in müzik öğretmenidir. Lirlerde keten yerine bağırsakları tel olarak kullanma, ritim ve melodinin keşfi bu kahramana atfedilir.


Müzik ve lirin gelişim sürecine baktığımızda; insanoğlu var olduğu dönemden itibaren ses ve şarkı hep vardı. Çalgıyı ilk olarak Neolitik Çağ’da ilkel kabilelerde ritim ve ve flüt olarak görmekteyiz.

İlk telli çalgılar başlangıçta büyük formda yapılmış, zaman içerisinde tel sayısı artmıştır. Bu bizi makam bilgisinin geliştiğine götürür. Sonra ki dönemlerde ise tel sayısı artmış olan bu büyük formlu çalgılar küçülmüş, portatif hale gelmiştir. Çalgıyı taşımada kolaylık sağlanmış ve müziğin yayılması için önemli bir adım atılmıştır.

Lir çalgısı, lirik düşüncenin çıkış kaynağı olmuştur.
Sümerliler lire “algar”,Kaldeliler “kastrop”,Mısırlılar arpa “ben” adını vermişlerdir.


Farklı uygarlıklarda fakat aynı formda çalgıları görmemiz mümkündür. Örneğin; Asurluların kol üzerinde taşınan arpı ile Sümerlilerin kavisli arpı aynı formdadır. Lir ailesinden olan çalgılar ise daha çok Antik Yunan’da karşımıza çıkmaktadır. Bunlar; ”phorminx”, ”beşik-kythara”, ”kythara”, ”barbiton” ve “arp”tır.


Bu örneklerden yani yazılı ve görsel belgelerden ulaşılan sonuç; telli çalgıların insanoğlunun gelişimiyle aynı seyirde gittiği, zaman içerisinde estetik algının yine bu süreç içerisinde geliştiği, görsel ve işitsel zekanın insanoğlunda hep var olduğu, lirin aslında bugün ki telli çalgıların gelişiminde ana etken olduğudur. Uygarlık tarihleri iç içe olduğundan birbirlerini çokça etkilemiş, değiştirmiş ve geliştirmiştir. Bunun en büyük sebeplerinden biri kuşkusuz ki ticarettir. Enstrüman gelişimi, müzik bilgisi, resim ve seramik gibi plastik sanatlar uygarlıkların medeniyete attığı önemli adımlardandır. 


Kaleme Alan : Eylül Ezgi Özdamar 





Hiç yorum yok